Erje Ayden’in kitapları hakkında “Müsadere ve İmha Kararı” çıktı.
Bedri Baykam yayıncı olarak TCK 426/1 Maddesinden ağır para cezasına çarptırıldı.
Bedri Baykam kararı Temyiz etti:
11/06/2003 tarihinde Sultan Ahmet Adliyesi’nde sabah 09.30’da Asliye 2. Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, yayıncı sıfatıyla Piramid Film Prodüksiyon Yapımcılık ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. adına sanık olarak mahkemeye çıkan ressam-yazar Bedri Baykam, Erje Ayden’in “İkinci Caddenin Çılgın Yeşili” ve “Hauptbahnhof’dan Bir Trene Bindim” isimli iki kitabını yayınlamış olmaktan “suçlu” bulunurken bu kitaplar hakkında da “müsadere ve imha kararı” çıktı. Bedri Baykam’ın ½ oranında arttırılmış olarak her iki kitap için toplam 8.570.490.000. TL ödemesi gerekiyor.
Ben bu kitapları yayınlamış olmaktan gururluyum, hiçbir pişmanlığım yok. Kararı temyiz ettim ve suçsuzluğum kanıtlanana kadar mücadele edeceğim. Tüm aydınları, gerek Erje Ayden’in gerek diğer yazarların toplanan kitapları konusunda acilen tepki vermeye davet ediyorum. Bu kitaplar, toplumu şiddete veya Cumhuriyete saldırmaya veya insan öldürmeye teşvik eden yayınlar değildir. Yalnız bireylerin kendi içsel dünyalarını veya hayali kurgularını başka bireylerle paylaştıkları eserlerdir. Bu hassas konuda, hiç kimsenin “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” deme şansı yoktur ve bu ülkenin tüm aydınları, özgürlüklerin üzerine çekilmek istenen bu kara örtüye tepki vermelidirler.
Baykam ayrıca duruşma sırasında Hakim’e “Şimdi size kitabın kendi ağzından savunusunu okuyorum” diyerek, “2. Caddenin Çılgın Yeşili” isimli kitabın, “kendi sesiyle” doğuşunu ve yok edilmek istenişine karşı verdiği tepkiyi dile getiren bir metni sunmaya başladı. Ancak Hakim kendisini metnin başlarında durdurarak bu metni yazılı olarak vermesini, son sözlerini kısaca toparlamasını istedi. Ancak daha sonra Hakim metni okumadan dosyaya koyarak, kararını açıkladı.
Baykam’ın “Kitabın ağzından” Hakim’e sunduğu metin, şöyle:
Sn. Hakim, ben daha önce yayıncı olarak size savunmamı verdim. Bugün yargılanan kitap, izninizle önünüzde savunmasını yapacak.
Sn. Hakim,
Ben bir silah veya bir zehir değil, sadece bir kitabım.
Yazarım Erje Ayden beni hayatının en zor geçen yıllarında, binbir maddi manevi zorlukla boğuşurken kaleme alıp doğurdu. O yıllarda onun hayatının çevresini kuşatan onca olumsuz etkene, parasızlığa, alkole, işsizliğe, kimi günlerde aşksızlığa karşı, kendi direncini, beni oluşturarak ortaya koydu.
Asırlardır insanın şu garip kurallarla çevrili evrende sanat eserleriyle beraber bıraktığı en önemli medeniyet izi olan yazı, sonunda bu genç insanın kendisiyle ve dış dünya ile girdiği bu büyük mücadeleye yanıt verdi.
Ülkesinden, anne ve babasından, tüm dost ve akrabalarından binlerce kilometre uzakta, genç Erje Ayden’in beyninden süzülen kelimelerin yarattığı akış, benim damarlarımdaki kan oldu. Ben de kendime gelip, ne olduğumu fark ettiğimde, gerçekten kanlı-canlı, çekici ve etkileyici bir varlık olduğumu anladım. Halbuki benim gibi üretilen onca başka kitap, ne yazık ki bir-iki vitrine düştükten kısa süre sonra yok olur gider, çöp olur, tekrar kağıt hamuru olur, doğduğuna doğacağına pişman olur.
Ben öyle olmadım. Doğumum muhteşem oldu. Düşünebiliyor musunuz ki, Sn. Hakim, o genç Türk’ün aç karna yazdığı ben, koca Amerika kıtasını salladım. Adını sanını bilmediğim onca Amerikalı ünlü eleştirmenler (bizim güzellik ve derinlik kriterlerimizi ölçenlere eleştirmen deniyormuş), yazarım Erje Ayden’i bir “efsane”, beni de bir “başyapıt” olarak nitelendirdiler. Milyonlarca kopyam satıldı. Hiçbir gün 2. el piyasasına, ilk baskımı arayan koleksiyoner kitap kurtları hariç, düşmedim. Onca başka dile çevrilip, çağımın nabzını bir ucundan tutan bir naçizane eser oldum. Ben, zaman tünelini, sürekli yeni baskılarını yapılarak aştım. Yalnız hepsinden daha önemlisi, benim için çok çarpıcı bir gelişme oldu Sn. Hakim:
Doğumumdan 36 yıl sonra, tarihin akış tesadüflerinde, 1980’lerde kendisi genç ve mücadeleci bir sanatçıyken yazarımla tanışmış bir başka Türk olan Bedri Baykam, yıllar sonra yayıncılığa soyundu ve 2001 yılında beni Türkçe’ye tercüme ettirerek yayınladı.
İşte bu benim gerçek doğumum oldu Sn. Hakim. İtiraf edeyim gözlerim yaşardı, hatta belki mürekkebim ıslanacak bazı satırlarım karıştı. Ne Almanca, ne Fransızca, ne de başka bir dile çevrilirken bu kadar güzel bir yansımam olmamıştı. Çünkü bu genç adamın girişimciliği sayesinde, ben nihayet beni yaratan Erje Ayden’in kendi ülkesinde, kendi halkının, kendi aydınlarının önüne çıkabilecektim. Çıktım da. Burası benim ülkemdi.
Sevgili Yazarım, beni doğuran o güzel insan, neredeyse yarım asırdır bu topraklara dönememişti, hayatın 1001 cilvesinden dolayı. Ama, ben, onun eseri, onun sevgili “Çılgın Yeşili” onun adına bu topraklara dönüp, onun kendi halkıyla kuçaklaşabilecektim.
Kucaklaşma geç olduğu kadar yavaş, ama bir o kadar da güzel oldu. Türkiye’de de aydınlar bu gecikmiş randevuya gelen güzele göz kırptılar. Arkamdan büyük bir medya tanıtımı filan yoktu ama ben, manevi varlığımı olgunlaştırmış olan zaman kavramına o kadar güveniyordum ki, her engeli aşıp, bu buluşmayı da yaparız dedim. Yazarım, koca okyanusun öbür tarafından heyecanla olup biteni izliyordu. 2. baskı haberim ona ulaşıp onu tam mutlu etmişti ki ardından kara haber ona da, bana da ulaştı.
Benim toplatılmam ve öldürülmem kararı uygulanmaya konmuştu. Bunu anlamam kolay olmadı. Beni arzu eden okur, arzu etmeyen okumazdı. Hem onca farklı dünya ülkesinde yayınlandıktan sonra, kendi ülkemde başıma nasıl böyle bir şey gelebilirdi? Kulaklarıma inanamadım.
Sn. Hakim, beni ölüme göndermeyin. Beni yıllar sonra, genç yazarımın kendi topraklarına taşıyan insanı da cezalandırmayın. Biz ne yaptık ki? Kime ne zararımız dokundu? Bir süredir misafir bulunduğum ülkenizde de olup bitenlere bakıp okuyorum da, gerçekten masumiyetimize daha da çok inanıyorum. Bu konuları bir anlatacak olsam, esas o zaman başım derde girer.
Benim sayfalarımdan Ayden yalnız insanın dramını, yalnızlığını, çeşitli uyarıcılarla olan mücadelesini dillendirdi. Cinsellik temasına da arada girip çıktıysak, bunları da ne ben uydurdum, ne de kendisi. Bunlar da sizin dünyanızın herkesin bildiği renkli kaprisleri.
Benim artık yazarım, okurlarım, eleştirmenlerim dışında savunmamızı size iletmiş olan Avukatım ve Türk yayıncım var.
Benim yüzümden kimseye bir zarar gelsin istemem Sn. Hakim. Sizler de burada görevlerinizi yapıyorsunuz. Ama galiba bazen yasalarda, insanlar gibi yoruluyorlar, onlar da zamanla değişiyorlar veya değişmek istiyorlar.
Sn. Hakim, sizden ben “2. Caddenin Çılgın Yeşili” ve bir nevi devamım olan, benim hikayemdir türeyen “Hauptbahnhof’dan Bir Trene Bindim” isimli kardeşimi, beraat ettirmenizi rica ediyorum. Görüyorum ki uydular, satellitler, dergiler, zaten sizin dünyanızın da her nefesini elinde tutar olmuş. Bizim gibi iki küçük kitabın bu ülkeye bir zarar taşıyacaklar? Hem de iyi niyetimize tüm kalbimizle şehadet ederken. Zaten artık kitapların bile pek okunmadığı, pek satılmadığı, farklı değerlerin ve yaşam tarzlarının öne çıkarıldığı bir dünyada, şuna emin olunuz ki Sn. Hakim, masumiyetimize tüm kalbimizle inanarak bizi salıvermenizi özgür bırakmanızı diliyoruz.
Derin Saygılarımızla
“İkinci Caddenin Çılgın Yeşili”
* * *
Baykam 24 Haziran 2003 tarihinde, çeşitli aydın ve demokratik kitle örgütlerin katılımıyla “Müsadere ve İmha kararı” hakkında bir basın toplantısı yapacak.
Daha fazla bilgi için: Sabiha Kurtulmuş
Piramid Film Prodüksiyon Yapımcılık ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti.
Tel: 0212. 258 44 64